Hayatin içinden Yazılar

Yüz yıl önce Osmanlıyı yıkan yerli ve yabancı şer güçler HAYIR dedikleri için Biz de EVET DİYORUZ Milli ve Manevi hayatımızın daha garantili sağlanacağına inandığımız için Biz de EVET DİYORUZ…

Uncategorized

Çocuklar dünyamızı aydınlatan, yaşama sevincimize vesile olan, gönüllerimizin neşesi, yarınlarımızın umudu ve üzerlerinde mesuliyetlerimiz olan varlıklardır. Dün biz çocuktuk, evvelsi gün babalarımız çocuktu. Bugün ise yarının babaları bizim çocuklarımız. Dün bizim babalarımız bizim için ne yaptılarsa bugün onun karşılığını aldılar. Bugün çocuklarımız için biz ne yaparsak yarın dünya ve ahirette de onun karşılığını alacağız. Bu değişmez nizam, ta Adem (a.s)’dan başlayıp, kıyamete dek devam edecek.

İşte bu noktada düşünmeliyiz. Bize bu kadar sorumluluklar yükleyen çocuklarımız için neler yapalım da bu sorumluluktan kurtulalım ve dünya ahiret saadetimizi kazanalım?

Bu sorumuzun cevaplarında en başta çocuklarımıza vereceğimiz eğitim gelmelidir. Çocuklarımıza acaba nasıl bir eğitim verelim ki vazifemizi yapmış olalım? Çocuklarımızı nasıl eğitelim ki eşkıya yerine evliya ruhlu insanlar olsunlar? Onlara nasıl bir yol gösterelim ki vurguncu, rüşvetçi, hortumcu olmasınlar; ırza ve namusa saygı göstersinler, helali haramı bilsinler. Allah, Peygamber, din konusunda hassas ve duyarlı olsunlar.

Kategorilenmemiş

Çanakkale Zaferi’nin 102’nci yıldönümünü idrak ederken, İslâm dünyasının içinde bulunduğu acı tablo yürekler burkuyor. İşgal, kan, gözyaşı, yağmalamalar, işkenceler, değerlerin yok edilmesi ve yaşam tarzı dayatmaları karşısında ihtiyaç duyulan ruh, bundan 102 yıl önce, Bağdat’tan, Selanik’ten, Mekke’den, Filipinler’den, Bakü’den, Süleymaniye’den, Tunus’tan ve daha birçok İslâm diyarından gelen dedelerimizin sergiledikleri Çanakkale Ruhu’dur. Dün Çanakkale’yi geçmek isteyenler, sanki intikam alırcasına bugün Irak’ta,  Filistin’de, Afganistan’da, Suriye’de ve daha birçok İslâm diyarında, insanlık tarihine utanç damgası ile geçecek en olmadık cinayet, katliam, tecavüz ve yıkımlar sergileyip ümmete kan kusturuyorlar. Çanakkale’de sergilenen birliktelik ruhu ise, ümmetin önünde tek kurtuluş yolu olarak duruyor. Ümmet bu ruhun eksikliğini, şimdi her zamankinden daha çok hissediyor.

Bu ruhu hissedebilmek için geliniz o kutsal savaşın şehitlerinden gazilerinden yaşanmış hatıraları gtözyaşlarımızla okumaya, öğrenmeye çalışalım

Uncategorized

1972 Milli Selamet Partisinin kuruluş çalışmalarını o zamanlar siyasi yasaklı olan muhterem Erbakan Hocam, benim Kızılay Çelikkale Sokaktaki MEM Mühendislik ve müaşavirlik büromda yaptı. Tüzük hazır hale geldikten sonra aşağıda bildirdiğim kurucular kurulu ile 11 Ekim 1972’de MSP kuruluşunu tamamladı. Görüldüğü gibi 4. sırada benim ismim de yer alıyordu. Parti kuruluşu resmen ilan ediltikten sonra 1973 seçim çalışmalarına geçilirken parti programı, bilahare de 1973 Seçim Beyannamesi ile seçimlere gidilmişti. Erbakan Hocam seçimlerde milletvekili adayı olarak katıldı Ben de Antalya’dan milletvekili adayı olarak seçime katılmışdım.

44 yıl sonra bugün de yurdumun atmosferinde bir referandum vesilesi ile EVET mi? HAYIR mı? vaveylaları çınlıyor. Aklı selim düşünce için faydalı olması niyeti ile 44 yıl önce benim de katkılarımın olduğu bu konudaki çalışmayı bilginize aktarmayı faydalı gördüm.

Milli Selamet Partisi Kurucular Kurulu

1- Süleyman Arif Emre

2- Abdülkerim Doğru

3- Rasim Hancıoğlu

4- Hüseyin Kami Büyüközer

5- Abdullah Tomba 6- Sabri Özpala 7- M. Turhan Akyol 8- Halid Özgüner 9- M. Gündüz Sevilgen 10- Zühtü Öğün 11- Hüseyin Erdal 12- Hüseyin Koçak 13- Hasan Özkeçeci 14- Osman Nuri Önügören 15- Mazhar Gürgen Bayatlı 16- M. Emin Ayak 17- Mustafa Arafatoğlu 18- Mustafa Mamati 19- Abdurrahim Bezci 20- Sami Baysal

MİLLİ SELAMET PARTİSİ PROGRAMI, 1973

Uncategorized

Zaman zaman batı emperyalizmi ülkemizde de ekonomik sıkıntılara ve sarsıntılara sebep olacak spekülatif hareketleri provoke etmiştir. Bunlardan biri olan ve tozlu raflarda kalmış 1960’lı yılların “makine yağı karıştırılmış zeytinyağı skandalı”nı gündeme getirmek istiyorum.zeytun

10 Ağustos 1967 günü Evrensel Barış Şenliği konferansı olarak İstanbul Teknik Üniversitesi konferans salonunda BARIŞ VE EMPERYALİZM başlığında verilen konferansta konumuzla ilgili kısmı ibretle dikkatlerinize sunuyorum.

“Gizli eller, zeytinciliğimizi mahvetmek için son günlerde, hepimizin iyi bildiği korkunç bir oyunu sahneye koymuş bulunuyorlar. Zeytinyağlarımıza, makine yağı karıştırılmış ve bu suretle iç pazar ve dış pazarda Türk zeytinyağlarına karşı bir tiksinti uyandırılmıştır.

Kilis’den başlayarak zeytin ağaçla­rının kesilmesine müncer olacak bu gelişme yakında Türkiye’yi yağ ihtiyacını yabandan karşılayan ve Avrupa ülkelerine de zeytinyağı satamayan bir top­lum haline getirecek ve bu ortamda Birleşik Ameri­ka hem Türkiye’ye hem de Avrupa pazarına bol bol soya yağı ile pamuk yağı satma imkânına kavuşa­caktır.

Uncategorized

’’Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü yasaklayan bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Al-i İmran,104)darul

Batı modernitesinin  İslam ümmetinin üzerinde oynadığı oyunlardan, yaptığı tahribatlardan eğitim –öğretim biçimimiz de payını almış bulunmaktadır. Eğitim müfredatımızdan okul mimari yapısına kadar batının örnek alınması sonucunda Müslüman olmasına rağmen İslami bilgisi zayıf, İslam’ın  emir ve  yasaklarından habersiz, Müslümanlığının  vazifeleri konusunda bilgi sahibi olmadan eğitim sürecini tamamlamış  nesiller yetiştirdik.

Gıda sanayii de maalesef, diğer sanayi kollarında olduğu gibi batının, yani müşrik düzenlerin, kontrolü ve hakimiyeti altındadır. Fabrika kuruluşundan imalat teknolojisine ve ham maddelerine varıncaya kadar her şey üzerinde bu kontrol geçerli olmaktadır.

Uncategorized

Muharrem, hicri yılın da ilk ayıdır. Savaşmanın yasak olduğu haram aylardan biridir. Allah Teala haram aylara saygı gösterilmesini istemiş ve bu aylarda savaşmanın büyük günah olduğunu bildirmiştir. hicriseneyx

“Sana haram ayı, yani onda savaşmayı soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak büyük bir günahtır. (İnsanları) Allah yolundan çevirmek, Allah’ı inkâr etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine mâni olmak ve halkını oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük günahtır. (…)” (Bakara, 217.)

“Ey iman edenler! Allah’ın (koyduğu din) nişanelerine, haram aya, hac kurbanına, (bu kurbanlıklara takılı) gerdanlıklara ve de Rab’lerinden bol nimet ve hoşnutluk isteyerek Kâbe’ye gelenlere sakın saygısızlık etmeyin. (…)” (Maide, 2.)

Uncategorized

Müslüman bir toplum oluşumuzun bir diğer önemli dinamiğimiz olan çoluk çocuk ailecek kurban kesme sevinç ve mutluluğumuzu da rahatımız için batı ithal malı olan “Hedonizmimiz” uğruna feda ediyoruz. Kurban kesme vecibesi olan kardeşlerimiz de bu vecibelerini birilerine havale etmekten tarafa meyil gösteriyorlar. Böyle olunca irili ufaklı dernekler, vakıflar, firmalar, hatta market zincirleri alesta, adeta yarışıyorlar. Kimi kurban fiyatının ucuzluğu ile cezbetmeye çalışıyor, kimi hemen birinci günü eve teslim 5 kg et vadediyor. Kimi dünyada en aç insanların bulunduğu yerlerde keseceğini acıklı edebiyatlar yaparak ikna etmeye çalışıyor. kurbanbayrami16x

Acaba bunların hangisi samimi, hangisi emanetine aldığı müslümanın kurbanını gerçekten yerine ulaştırıyor?. Bu dernekler ve vakıflar kurban işine bu kadar kendilerini vermeleri fi sebilillah Allah rızası için müslümana bir hizmet olsun için mi yapıyorlar, yoksa önemli bir menfaati devşirmek için mi çalışıyorlar?. Hangisi samimi, hangisi samimi değil. Doğrusu bunu araştırmadan tam bir güven sağlamadan kurbanını emanet etmek çok safdillilik olacak. Duyuyoruz anlı şanlı bazı dernekler ve vakıflar kurban için topladıkları paraları başka yerlere yatırım yapmak için kullanmışlar, emanete ihanet etmişler. Bu kurban sahipleri bilsinler ki vekalet verdikleri yerlerde kurbanlar hiç kesilmemişse veya şartlarına riayet edilmemişse kurban vecibelerini yerine getirmemiş hükmünde olacaklardır.

Uncategorized

15 Temmuz gecesi Ülkemiz milletçe bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldı. Milletimize ve onun seçtiği yönetime karşı güç darbeykullanılarak katliamlar yapılmış, yönetime el konulmaya çalışılmıştır. Bu ayaklanmayı tertip ederek vatana ve millete ihanet eden bu zavallıları şiddetle kınıyoruz.

Milli iradeyi yok sayarak devletin askerini, polisini ve vatandaşını karşı karşıya getirmek isteyen malum şer güçler Devletimize, Milletimize, Hükümetimize hain bir darbe girişiminde bulunmuşlardır. Seçimle işbaşına getirdiği idaresine sahip çıkan milletimizi, ülkemizin geleceğine sahip çıkan yöneticilerimizi, kahraman polisimizi ve kahraman askerimizi takdirle karşılıyor, tebrik ediyoruz. Birlik ve beraberliğimize tuzak kuranlar, başkasının maşası olarak kullanılanlar elbette yok olup gideceklerdir. Tarih onları, ülkesini satan aşağılık varlıklar olarak kaydedecektir.

Uncategorized

Murabıt kelimesinin manasına geçmeden Ribat ne demektirin cevabını aramalıyız. Ribat için sözlükler şöyle diyor:kore11 İslam devletlerinin kara ve deniz sınırlarındaki, önemli noktalarda bulunan sınır karakolu niteliğindeki müstahkem yapılar. Arapça olan ribat; “bağlamak, sağlamlaştırmak, sağlam yürekli olmak, sabretmek, işe azimle devâm etmek, kuvvet vermek” mânâlarına geliyor. Ribatlar, daha doğuşta Müslümanlıktaki cihâd, yâni İslâmiyeti yayma, Müslümanları düşman şerrinden himâye müessesesi oldu. Mevkilerinin ehemmiyetine göre çeşitli büyüklükte yapıldılar. Ribatlar, bir müdâfaa duvarı ile çevrilmiş, odalar, ambarlar, ahırlar, gözetleme ve işâret kuleleri, mescit, hamam ve diğer lüzumlu teşkilatlardan meydana gelen müstahkem binâlardı. İlk ribat, hazret-i Ömer’in halîfeliği zamânında Ukbe bin Nâfî tarafından kuruldu. Zamanla Semerkant’tan Kurtuba’ya, Yemen’den Kırım’a uzandı. Buralardaki Ribatlarda oturan zâtlar, mücâhit gâzilere ilim ve edep öğretip, cihâd rûhunu ayakta tuttular. Ribatlarda günlük hayat; askerî tâlimler, ilim, ibâdet, sohbet, Kur’ân-ı kerîm okumak ve cihâdla geçerdi. Ribatlarda cihat hizmeti için oturanlara da murâbıt (yani gönüllü mücâhit) adı verilmiştir.

Anılar