2023 7 EKİMDE, HAMASIN AKSA TUFANI ADINI VERDİĞİ HAREKETİN 1.YIL DÖNÜMÜNÜ YAŞIYORUZ! Dr. Hüseyin Kâmi BÜYÜKÖZER Hamas tarafından Aksa Tufanı Operasyonu, İsrail tarafından Demir Kılıçlar Operasyonu olarak adlandırılan, 7 Ekim…
Kategori: <span>Uncategorized</span>
HAYATIMIZIN HER NOKTASINDA KARŞIMIZA ÇIKAN ENERJİ MESELEMİZ “Onlar, harcadıklarında ne isrâf eder ne de eli sıkı davranırlar; bu ikisi arasında orta bir yol tutarlar.”(Furkan/67. Ayet) “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden…
HAALAL – EVRENSEL BİR MİRASTIR Dr. Hüseyin Kâmi BÜYÜKÖZER Mirasımız, ebeveynlerimizin ve büyükanne ve büyükbabalarımızın deneyimlerinden ve öğretilerinden, geleneklerimizle paylaştığımız duygusal bağlarla birleşerek dokunmuştur – giydiklerimize, yediklerimize, kullandığımız ürünlere ve…
Dr. Hüseyin Kami BÜYÜKÖZER İNSAN mı?- YOK OLAMAZ. Bugünkü bilgimize göre bir zamanlar yoktu.İnsanın var oluş mekanı DÜNYA mı?- YOK OLAMAZ. Bu günkü bilgimize göre bir zamanlar dünya denilen bir…
Dr. Hüseyin Kami BÜYÜKÖZER
Yunus Emre’nin “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen ha bu ne okumaktır!” sözünün manasını tefekkür etmek, anlamak bu günün hengameye uğramış dünya insanlığının olmazsa olmazı durumdadır.
Kendini bilmek; tüm dünya dinlerinin ve inanışlarının aslında insan olma bilincinin atom çekirdeği anlamına gelmektedir. Bütün semavi dinlerde, Şamanizm’den Kızılderili kültürüne, Mayalara, Uzakdoğu’dan, Anadolu’daki tasavvuf okullarına kadar her yerde başlangıç noktası kendini bilmektir.
Kendimizi bildiğimiz ve yaşamlarımızı yönetebilme şansına sahip olduğumuz takdirde daha sağlıklı ve üretken fertler olabiliriz.
“İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir!”
Kendi dışımızdaki dünyayı anlamlandırabilmek için ilk önce kendimizi bilmemiz gerekir. Kendini bilen insan çevresinde olup bitenin farkında olur ve bu objektif değerlendirebileceği bir bakış açısına sahip olmasını sağlar.
Dr. Hüseyin Kâmi BÜYÜKÖZER
“Fitne yeryüzünden kalkıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın.” (Enfal-39)
20. yüz yılın başlarında, Osmanlıyı parçalayarak saf dışı bırakma operasyonu ile güç kazananan batı güdümlü şer güçler, zaman kaybetmeden Halifeliği lağv ettirdikten sonra bütün gücü ile sosyal hayatı top yekün kendi özünden kopartacak, yaşam tarzına müdahale ve ekonomik olarak bağımlı hale getirme süreçleri ile Türkiye, şer güçlerin küresel kuşatması altına alındı. Bu gün 63’cü yıl dönümünü ızdırapla yaşadığımız 27 Mayıs 1960 Darbesi ile birlikte yapısal hale getirilen Küresel Vesayet Sistemi’ni aşmak için her adım attığında kanlı operasyonlar yapılan, bunun için başta terör örgütleri olmak üzere çeşitli gizli açık düşman örgütlerin kullanıldığı bir ülke haline getirilmek istendi.
1970’li yıllarda bu güçlere karşı gelişen Milli Görüş harekatını, çeşitli anti demokratik oyunlarla sindirmeye çalışan ve çok geçmeden bu hareketin çok çetin bir ceviz olduğunu farkeden çetenin Ortadoğu gözlemcileri, “bu çetin cevizin üstüne üstüne gitmekten vaz geçin bunun yerine parallel müslümanlık hareketini oluşturun”tavsiyesini yapmak zorunda kaldılar. Bunun üzerine Din ayağında Fetoculuk ve siyaset ayağında da Anavatan partisi önderliğindeki siyasi harekete yol verdiler. Şer güçlerin bu projesi de çok geçmeden başarılı olamadı.
DÜNYANIN TÜM ŞER GÜÇLERİ 14 MAYIS SEÇİMLERİNDE TARAF OLARAK ALGI OLUŞTURUYOR
Küresel Kuşatmayı Tüm Boyutlarıyla Görebilmek
Dr.Hüseyin Kâmi BÜYÜKÖZER
20. yüz yılın başlarında, Osmanlıyı parçalayarak saf dışı bırakma operasyonu ile güç kazananan batı güdümlü şer güçler, zaman kaybetmeden Halifeliği lağv ettirdikten sonra bütün gücü ile harf devrimi, giyim kuşam dayatması, top yekün yaşam tarzına müdahale ve ekonomik olarak bağımlı hale getirme süreçleri ile Türkiye, şer güçlerin küresel kuşatması altına alındı. 27 Mayıs 1960 Darbesi ile birlikte yapısal hale getirilen Küresel Vesayet Sistemi’ni aşmak için her adım attığında operasyonlar yapılan, bunun için başta terör örgütleri olmak üzere çeşitli gizli açık düşman örgütlerin kullanıldığı bir ülke haline getirilmek istendi.
1970’li yıllarda bu güçlere karşı gelişen Milli Görüş harekatını, çeşitli anti demokratik oyunlarla sindirmeye çalışan ve çok geçmeden bu hareketin çok çetin bir ceviz olduğunu farkeden çetenin Ortadoğu gözlemcilerinin en sonunda geldikleri noktada “bu çetin cevizin üstüne üstüne gitmekten vaz geçin bunun yerine parallel müslümanlık hareketini oluşturun”tavsiyesini yapmak zorunda kaldılar. Bunun üzerine Din ayağında Fetoculuk ve siyaset ayağında da Anavatan partisi önderliğindeki siyasi harekete yol verdiler. Şer güçlerin bu projesi de çok geçmeden başarılı olamadı. Sadece onlara zaman kazandırdı ve içimizdeki, yeşilin çeşitli tonda boyasına boyanmış hainleri palazlandırmaya yaradı, ama mücadeleyi durduramadı.
Türkiye, emperyalist (sömürgeci) güçlerle savaşmaktadır. DEAŞ terör örgütüne karşı operasyon yapacağız diyerek, 65 ülkeyle koalisyon kuran ABD, teröristlere binlerce tır silah,teçhizat, mühimmat vermiş ve onları eğitmiştir. Desteğini de sürdürmektedir. Bu gerçekler ortadayken, ABD merkezli şer güçlere birşey demeyenler, Türkiye’ye dil uzatıp, ülkemizi yıpratmak istemektedirler.
Dr.Hüseyin Kâmi BÜYÜKÖZER Bugünlerde ülkemiz insanlarını, yetmedi bütün dünya insanlarını adeta meşgul eden ülkemizdeki siyasi bir seçim ile karşı karşıyayız. İstesek de istemesek de birine karar vermek zorunda olduğumuzu düşünüyorum.…
Dr. Hüseyin Kâmi BÜYÜKÖZER
Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri yakın dost, sırdaş ve işlerinize vekil edinmeyin! Siz onlara safça sevgi gösterisinde bulunuyorsunuz. Oysa onlar size gelen gerçeği inkâr etmiş ve sırf Rabbiniz olan Allah’a inandığınız için Peygamber’i ve sizi yurdunuzdan çıkarmışlardır. Eğer siz gerçekten benim yolumda cihâd etmek ve rızâmı kazanmak maksadıyla yurdunuzu terk edip çıktıysanız, kâfirlere nasıl sevgi gösterip sır verebilirsiniz? Gerçek şu ki, sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da ben çok iyi bilmekteyim. Bundan böyle içinizden kim onlara sevgi besler ve sır verirse, kesinlikle dümdüz yoldan sapmış olur! (Mümtehine,1)
Boykot kelimesi Türkçe’de “bir mal veya hizmeti satın almamak suretiyle yapılan direniş eylemi” anlamına gelir. Bu anlamda kuruluş yılımız olan 2005 yılından beri boykot çağrılarımızı kardeşlerimizle paylaştık ve paylaşmaya devam ediyoruz. Bu çağrılarımız toplum olarak ümmet olarak yapılmazsa faydalı sonuç alamayacağımızı bilmek zorundayız.
Bir de irili ufaklı marketçiler, toptancılar, paketleme ve dağıtımını yapan firmalar gözümüzün içine baka baka satın almaya ve satmaya devam ediyorsa bu boykottan fayda sağlanması hayal olur.
Yine böyle üzüldüğümüz, dertlendiğimiz 2018 yılında gönüllü gençliğimizin bir feryadını ibret alınsın için dikkatinize sunuyorum.
Geçmiş senelerde GİMDES Helal Gıda Gönüllüleri olarak cami hocalarımıza hitap eden çok güzel, çok duygulu bir mektup hazırlayıp göndermişlerdi. Bu Ramazanda bütün gönüllü kardeşlerimiz mahallemizdeki, semtimizdeki cami hocalarımıza bizzat, gençlerimizin hazırlamış olduğu, bu mektubu takdim edelim. Bu yazımın devamında gençlerimizin bu mektubunu bulacaksınz. Rabbim hayrınızı kabul buyursun. .
Selamün Aleyküm Sayın Hocam, Biz GİMDES Helal Gıda Gönüllüleri olarak, Kuran-ı Kerim’de emredilen “yeryüzündeki rızıkların helal ve tayyip olanlarından yiyiniz” ayetlerini hayatımıza geçirmeyi ve bunu tüm İslam alemine ulaştırmayı amaçlamayan dertli gençleriz. Bu yolda yaptığımız emri bi’l maruf ve nehy’i anil münker için siz değerli hocalarımızdan destek bekliyoruz. Çünkü bir insanın inancına göre yiyip içmesi ve kullandığı ürünlerde alkol ve domuz mamullerinin olup olmadığını bilmesi en temel haklarından ve en önemli kulluk vazifelerindendir. Helal gıda ile ilgili onlarca ilahi emir içinden seçtiğimiz şu hadisi şerif derdimizi ve içinde bulunduğumuz zamanı özetleyecektir:
“Öyle bir devir gelecek ki, insanoğlu, aldığı şeyin helalden mi, haramdan mı olduğuna hiç aldırmayacak. Böylelerinin hiçbir duası kabul edilmez.” (Buhari)