Allah sevgisi, tıpkı Allah korkusu gibi, yaşamamıza, duymamıza ve davranışlarımıza yansıtmamız gereken ve bizi güzel ahlâka ve ebedî mutluluğa ulaştıran en yüce sevgidir. Allah’ı seven, Allah’ın yarattıklarını da Allah için sever, herkese karşı bir sevgi yumağı kesilir, gerçek mutluluğa ulaşır ve ne dünyada, ne âhirette üzüntü duymaz. Bediüzzaman Hazretleri, Allah’ı sevmenin en önemli belirtisinin, göstergesinin, Allah’ın en sevdiği kul olan Habib-i Ekrem’in (asm) sünnetine uymak olduğunu söyler. Çünkü Cenâb-ı Hak, âyet-i kerimesinde “Ey Habibim, de ki: ‘Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki Allah da sizi sevsin’” (Âl-i İmran: 31) buyurmuştur.
Hayatin içinden Yazılar
Adamın biri, kötü yoldan kazandığı parayla bir inek satın almış. Sonra yaptığından pişman olmuş. İyi birşey yapmak için ineği Hacı Bektaş-ı Veli’nin dergahına bağışlamak istemiş. O zamanlar dergahlar aşevi görevi…
Bir dostum hacca giderken bana, ‘Hocam, hacca gidiyorum hakkını helal et, cennete gideyim diye orada ölmeyi de çok arzu ediyorum’ deyince, aslında ağlanacak halimize güldüm. Kendisine de şunları söyledim: Kişi, yaratıcının kendisinden istediklerini yerine getirmedi ise, Kabe’nin içerisinde yaşamını noktalaması bile kendisini kurtaramaz. Görevlerini yeterince yapabilen kişi de; nerede ölürse ölsün Yüce Yaratıcı onu gördüğünden cennete gitmesi mümkündür. Yüce Yaratıcı; ‘Alemlerin Rabbı’dır’ (Fatiha,1) ve yeryüzünün her tarafında bizden kulluk görevlerimizi beklemektedir. (…)