Kategori: <span>Kategorilenmemiş</span>

Çocuklar dünyamızı aydınlatan, yaşama sevincimize vesile olan, gönüllerimizin neşesi, yarınlarımızın umudu ve üzerlerinde mesuliyetlerimiz olan varlıklardır. Dün biz çocuktuk, evvelsi gün babalarımız çocuktu. Bugün ise yarının babaları bizim çocuklarımız. Dün bizim babalarımız bizim için ne yaptılarsa bugün onun karşılığını aldılar. Bugün çocuklarımız için biz ne yaparsak yarın dünya ve ahirette de onun karşılığını alacağız. Bu değişmez nizam, ta Adem (a.s)’dan başlayıp, kıyamete dek devam edecek.

İşte bu noktada düşünmeliyiz. Bize bu kadar sorumluluklar yükleyen çocuklarımız için neler yapalım da bu sorumluluktan kurtulalım ve dünya ahiret saadetimizi kazanalım?

Bu sorumuzun cevaplarında en başta çocuklarımıza vereceğimiz eğitim gelmelidir. Çocuklarımıza acaba nasıl bir eğitim verelim ki vazifemizi yapmış olalım? Çocuklarımızı nasıl eğitelim ki eşkıya yerine evliya ruhlu insanlar olsunlar? Onlara nasıl bir yol gösterelim ki vurguncu, rüşvetçi, hortumcu olmasınlar; ırza ve namusa saygı göstersinler, helali haramı bilsinler. Allah, Peygamber, din konusunda hassas ve duyarlı olsunlar.

Kategorilenmemiş

(Bir ambulans hemşiresinin, helal yaşamın önemli simgelerinden biri olan namazla ilgili mühim bir hatırası)
Siradan bir hafta sonuydu. Tatilin tadini çikarmak adına geç saatlerde kalkmış, kahvaltı yapıp, “bugün ne yapabilirim, geriye kalan vaktimi nasil degerlendirebilirim” diye düşünürken cep telefonum çaldi. Çalıştığım hastaneden arıyorlardi. Ne olabilirdi ki? Umarım, tatilimi mahvedecek bir şey değildir, diye düşündüm.
Görevli arkadaş “icapçı hemşire” olduğumu, İstanbul’a bir hastanın götürüleceğini ve en geç 20 dakika içerisinde hazır olup hastaneye gelmem gerektiğini söyledi. Ben de hazırlandım tabi, ama söylene söylene.. Nereden bilebilirdim bu yolculuğun hayatımı değiştireceğini..Hastaneye geldiğimde ambulans hazır halde beni bekliyordu. Fakat hasta yoktu. Burada kaldığı bir evden alınıp, sonrasında da İstanbul Fatih’teki evine bırakılacaktı.

Kategorilenmemiş

                  

Geride bıraktığımız milenyumun son asırlarına baktığımız zaman, yakın tarih büyük değişimler diye bize birçok   hadiseler anlattı. 1789 Fransız İhtilaline ‘İhtilal-i Kebir’ dediler. 1917 Rus İhtilali yıllarca önemli bir değişim intibaı verecek şekilde sunuldu. Halbuki neticede görüldü ki, bütün bu inkilaplar insan saadet ve selametini oluşturmakta hiç de büyük bir hamle değeri taşımadılar.

Kategorilenmemiş

EY İNSANLAR! EY MÜSLÜMANLAR!
KATİL İSRAİLE HALA DUR DEMEYECEKMİYİZ?…

Dr.H.K.BÜYÜKÖZER
GİMDES Başkanı
“Gazze bombalandı”,“Gazze karanlığa gömüldü”, “Gazze ilaçsız ve gıdasız perişan”, “Gazze yardım istiyor”,”Gazze zalim İsrailin uyguladığı acımasız ambargonun altında nefes alamıyor”… Geçen bir yıldır medyadan okuduğumuz, duyduğumuz başlıklar bunlardı. Fakat trajedi bu manşetlerden çok daha büyük oldu ve olmaya devam ediyor.

Hergün pervasızca Gazzeyi bombalıyanlar, bu kez dünyanın bir avuç gönüllü, hamiyetperver insanını ve Filistine teslim edilecek acil yardım malzemesini taşıyan 6 gemilik yardım filosunu da uluslararası deniz sularında seyrederken bütün dünyanın gözü önünde, gözünü kırıkmadan vurmuş bulunmaktadır.

Kategorilenmemiş

HELAL, bir Müslümanın Hayat standardının olmazsa olmazını teşkil eder. Doğumundan ölümüne kadar HELAL dairesi içerisinde yaşamak en önemli hedefidir. Bu hedefinin en önemli halkası ise HELAL Lokma’dır. Boğazından geçecek her lokmanın hesabını Allah(cc)’a vermek zorundadır. Bu sebeple, bir Müslümanın yediği içtiği her lokmanın mutlaka HELAL olması şarttır.

Maddi ve manevi hayatının sağlıklı ve feyizli devam edebilmesinin en önemli güvencesi HELAL Lokmadır.İlk insan ve ilk peygamberimiz olan Hz. Âdem (a.s.)’ın ve eşi Havva anamızın, Allah tarafından kendilerine yasaklanmış ağacın meyvesini, şeytanın aldatması sonucu yemeleri, onların imtihanı  kaybetmelerine ve cennetten çıkartılmalarına neden olduğu gerçeğini düşündüğümüz zaman,Helal Lokmanın bütün insanlar için ne kadar önamli olduğu anlaşılır.

Kategorilenmemiş

Kategorilenmemiş

filistinli“Gazze karanlığa gömüldü”, “Gazze ilaçsız ve gıdasız perişan”, “Gazze yardım istiyor”… Geçen bir yıldır medyadan okuduğumuz, duyduğumuz başlıklar bunlardı. Fakat trajedi bu manşetlerden çok daha büyük oldu ve olmaya devam ediyor. İşte günlerdir bütün dünyanın gözü önünde pervasızca Gazzeyi bombalıyorlar. Şu anda çoğunluğu çocuk 640 insan şehid edildi, 3000 insan yaralandı bile.Yaralılara yeterli hastane yok, cihaz yok, ilaç yok. Bu düpedüz top yekün katliamdır, soy kırımdır. Dünyanın hala kılı kıpırdamıyor..

Peki İslam Ümmeti nerede?. Bugüne kadar Ümmet ne yaptı? İşte en büyük trajedi burada. Bu suskunluğu ile, zillet ve alçalmışlık ablukası yaşayan İslam Ümmetinin bu en büyük trajedisidir.

İslam Kategorilenmemiş

Starbucks Coffee Stores’un bugün CEO’su olan Howard Schultz’un kaleminden yayınlanan bir belgeden esinlenerek kaleme starbuckaldığımız aşağıdaki mesajımız, kendisini Müslüman olarak nitelendiren ve bilerek veya bilmeyerek bu kahve mağazalarının müdavimi olmuş bütün kardeşlerimizi kapsamaktadır.

Starbucks’ın Değerli Müslüman Müşterileri (!)

Kategorilenmemiş

Yeryüzü yeryüzü olalı, kimbilir kaçıncı seferdir, zulmün ve küfrün baskıları, dayatmaları altında inliyor…İnsanlık, korkunç bir kabusun kıskacında perişan bir haldedir. Her taraf adeta yangın yerine dönmüş.Bir tarafta sefalet kol gezerken, diğer tarafta sefahat arş-ı alaya çıkmış…
Bir tarafta oluk oluk kanı akıtılan mazlumlar, diğer tarafta sömüren ve kan akıtan efendiler…
Bir tarafda hakkını alamayan hak sahibi yığınlar göz yaşlarını katık yaparken, diğer tarafda hakkı olmayanı gasbeden eşkiyalar iğrenç göbeklerini şişirmede…

Kategorilenmemiş

Müslümanlar olarak bizim yaşam tarzımızın olmazsa olmaz temel şartlarından biri de erkek ve kadının uymak zorunda olduğu tesettürtesettürdür. Nasıl ki erkekler erkek ve kadının yanında vücudunun en az göbek ve diz kapağı arasında kalan kısmını güzelce setr etmek, örtmek zorunda ise; kadınlar da namahremlerinin yanında yüz hariç saçlarıyla beraber vücudlarının kol ve ayak bileklerine kadar olan kısmını setr etmekle, örtmekle mükelleftirler.

En az bir asırdır toplumumuzu İslam yörüngesinden çıkartmaya çalışan dış ve iç mihraklar, yaşam tarzımızın dinamiklerini bir bir yıkmaya çalışırlarken kadınlarımızın HİCAB’ı olan tesettürü ile amansız bir mücadeleye girişmişlerdir. Bu mücadeleye, insan hakları havarisi gibi rol yapmaya çalışan Avrupa dahi girmeyi yeğlemiş gözükmektedir.

Kategorilenmemiş