HELAL AKREDİTASYON KURUMU (HAK) VE İSLAMDA HELÂL VE TAYYİB KAVRAMI

Dr.Hüseyin Kâmi BÜYÜKÖZER

GİMDES’i tanıyan, GİMDES’in varlık misyonunu bilen kardeşlerimizden devamlı sorular alıyoruz. “Helal Akreditasyon Kurumu (HAK) kurumunun varlığı ne anlama geliyor? GİMDES bu kurumla ilgili ne düşünüyor? 4 Haziran’da HAK ceza kesip kendisini cebir ile meşru kılmaya çalışmasına ne diyorsunuz? Türkiye’de ve Dünya’da GİMDES’in helal sertifika verdiği ürünlere nasıl bir etkisi olacak?” 18 senedir faal olan, Milyonlarca takipçisi olan bir kurum için bu sorular sadece özetin özeti hükmündedir ama en basit haliyle sorular bu minvalde. Biz de bu sorulara dilimiz, kalemimiz yettiğince cevap vermeye çalışalım.

GİMDES’in kuruluş yılı 2005’ten günümüze Helâlin Türkiye’de gelişimiyle ilgili hafızalarımızı güncelleyelim.

GİMDES’in kuruluşundan itibaren sloganımız: “Helal Gıda İMANİ bir meselemizdir”. GİMDES resmen kurulmadan önce www.gidaraporu.com sitesinde bir kitap ve irşad projesi halindeyken, Helal Gıdayı takip eden kardeşlerimiz için devamlı söylediğimiz: “Siz Helale sahip çıkın ve talep edin, firmalar bunu vermek zorundadır.”

GİMDES, “dokunulamaz”, “önlenemez”, “regüle edilemez” diye tüketicileri çaresizliğe, çıkmazsa sürükleyen gıda – hammadde – üretim sektöründen, ümmet ve helâl bilincinde olan milletimiz ile yine onlara “helâl ve tayyib” ürünleri üretme ve ulaştırma bilincinde olan üreticiler vasıtasıyla bir habitat oluşturdu.

Bu günlere tabii ki taşlanmadan, azımsanmadan, türlü türlü entrikalarla mücadele etmeden gelmedik. Ticaretle uğraşan, bir avuç elitist, bir avuç işgüzar, kendisini Allah’ın, Peygamberin hadisin-sünnetin, ümmetin, milletin ve her şeyin üstünde gören azgın kitlenin devamlı:

• “Bak şu yobazlara, helal gıda diye bir şey çıkartmışlar, siz ne demek istiyorsunuz, sizin ki helâl de bizim ki haram mı” ile geçen 2004 – 2005 – 2006 – 2007 – 2008’li, 28 Şubat’lı – emuhtıralı yıllardan geldik.

• “Helal gıda da neymiş, nereden uydurdunuz bunları, eski köye yeni adet getireceklermiş, bak şu paragöz dincilere!!”

• “Fabrikada mescid açmak mı? Bak şu hadsizlere, helâl sertifikanı kabul ettik diye, ne hakla bizim işimize karışırsın” diyenler.

• “Patronumuz helal sertifikası kaç paraysa versinler, işimizi zorlaştırmasınlar”, “yerinde denetim ne demek?!?! anlık, habersiz denetim ne demek ?! gönderin sertifikayı parasını ödeyelim” diyenlerle geldik.

• “Şu firmadan parasını verip helâl sertifikasını aldık ama ihracat yapmak istediğimizde kabul etmiyorlar illa GİMDES helâl sertifikası gerekiyormuş, sizin sertifikanız kaç para, teklif geçer misiniz” diyenlerle geldik.

• “Bak şu gözlerini para bürümüş gericilere, çaya da helal sertifika veriyorlarmış çay da ne varmış anlat bakalım??, bak su’ya da helal sertifika veriyorlarmış, suda ne var hadi anlatın da görelim, bunlar kendini ne zannediyor” diyen “sözde fabrikatör”, “sözde iş adamları”, “sözde millet ne isterse biz onu yaparızcı üreticiler” ile geldik.

• Utanmadan sertifikaların adını bir de “Halâlen Tayyiben” koymuşlar. Siyasetten nemalanmak istiyorlar, akıllarınca Recep Tayyip Erdoğan’ın adını kullanıp gemilerini yürütmeye çalışıyorlar diyenlerle geldik.

Bu süreç esnasında yine bu kitle, durmadan “helal gıdanın” altını kazmak, sündürmek, dalga geçmek, aşşağılamak ve en nihayetinde toplumun taleplerine karşı duramayacaklarını anladıktan sonra muhatap alıp sulandırmak zorunda kaldılar.

Muhatap almak zorunda kaldıklarında ise önce ismi lazım olmayan mütedeyyin ticaret örgütleri üzerinden temsilciler gönderip “helâli denetlemek size mi kaldı, bırakın bu işleri devlet kurumları yapsın, haddinizi bilin siz altı üstü bir derneksiniz” minvallerinde beyanlarda bulundular. Üye şirketlerinden telefon açıp “biz şu ticaret örgütünün şu bölgedeki mensubu bir firmayız, ihracat yapacağız, helâl sertifikası lazım, bu hafta içinde bu işi halletmemiz lazım” lara verilen “üretimde kullandığınız hammedeleri, akış şemasını ve diğer ön başvuru evraklarınızı gönderin, helâl sertifikalama sürecine başlayalım” dediğimizde öfkelerini telefonda ettikleri hakaretleri duya duya geldik.

Helâl ve tayyib kalıbı kendi zihin kalıplarına uymazsa, kendi ticari hesaplarına uymazsa, bu işte okkalı bir menfaat elde edeceklerini öngöremezlerse önce “zaten helâl olan ne varki şu zamanda” ile helâl ve dinimize ait kavramları aşağılayıp oradan “helâl sertifikası diye bir şey çıkartmışlar, para karşılığı satıyorlar, tam anlamıyla sömürü kapısı” diye kurumları töhmet altında bırakıp en son bunlardan da bir çözüm alamazsa logomuzu gayri meşru olarak ürünlerine, broşürlerine hatta dükkanlarının tabelalarına asacak kadar ileriye gidenlerin olduğu yerlerden geliyoruz.

Rabbimize hamd ve senalar olsun, 18 sene içinde, GIDA RAPORU isimli bir kitabın açtığı güzergahın dernekleşmesi ve milletimizin teveccühünü kazanmakta muvaffak olması ile yüzlerce Helal ve Tayyib Sertifikalı marka, 10’larca helâl market şubesi, milyarca dolarlık ihracat, binlerce konferans – seminer, onbinlerce kitap ve dergi, milyonlarca takipçi ve daha nice hizmetler ile bugünlere geldik.

Yüzlerce aktif helâl sertifikalı firmamız olduğu halde kamuoyu ve takipçilerimizle paylaşmadığımız bir yön daha mevcut. GİMDES’in rahle-i tedrisatından geçip helâl kavramının ne olduğunu öğrenen sertifika alıp devam ettirememiş yada ettirmemiş, başvuruda bulunup sertifika alma şartlarını taşımadığını öğrenip neleri düzeltmeleri gerektiğini öğrenen binlerce firma var. Bu firmalardan sertifika alamayanlar istisnasları olabileceği gibi hiçbir zaman GİMDES’in çıkarttığı maliyetlerden dolayı sertifika alamama durumu olmamıştır. Genellikle üretim düzenlerini değiştiremedikleri için, ellerindeki formülü değiştirmek istemedikleri için, hammadde tedariğini gerçekleştiremediği için gibi nedenlere dayalı olarak sertifika almaya hak kazanamadılar ama helâllik kriterlerini ve hangi kriterlere göre bu şartları taşımadıklarını GİMDES’ten çok net bir şekilde öğrendiler. Sertifika alıp devam ettiremeyen firmaların kimisi bulundukları sektörün sıkıntıya girmesinden, kimisi ekonomik sıkıntılardan, kimisi yönetim değişikliğinden dolayı helâl sertifikalarını yenilememiş olsa da GİMDES’in temas ettiği BİNLERCE üretici – marka – fabrika – şirket yönetimi – şirket çalışanı ile ülkemizdeki sektörler bundan önce hiç şahit olmadığı, İslamın sadece camilerde vaaz edilen bir din olmadığını modern bilimin oluşturduğu profesyonel sahalarına birebir temas ettiğini bundan önce hiç görmedikleri yepyeni olgularla öğrenmiş oldu.

Hiçbir değişim kolay olmamıştır. Bizim de milletimiz adına değiştirmek için yola çıktığımız bu yolculukta binlerce firmaya GİMDES sertifikasını vermeyişimiz ve sadece yüzlerle ifade edilebilecek firmaya kefil olup sertifika veriyor olmamızın birilerini ne kadar rahatsız etmiş olabileceğinin değerlendirmesini size bırakıyoruz. “Sektör temsilcileri” yada “endüstri temsilcileri” diye ortaya çıkan, temelde kendilerinin kesinlikle değişmemesi üzerine kurulu bir statükonun ancak ve ancak dinin normlarının ve kriterlerinin onların “yaşadıkları gibi inandıklarını” tasdik etmesi ve en kısa yoldan menfaatlerinin devamlılığının sağlanmasının, milletin isteklerine rağmen bunun hayata geçirilmeye çalışılması için irade ortaya koyacağını belirtmek istiyoruz.

Helâl Kavramı Ticaret Ehlini Rahatsız Eder ve Devlet Kurumlarının Gündemine Gelmeye Başlar

2010’lara geldiğimizde Türkiye’de helâllik kavramı artık herkes tarafından duyulmaya, görünür olmaya başladı. Televizyon haberleri, gazete haberleri gıdalarda kullanılan katkı maddeleri ve gıdaların aslında bizim olduğunu düşündüğümüz gibi olmadığı haberleri gündem olmaya başladı. Bu esnada ticareten bu durumdan rahatsız olan firmalar, iş adamları, ticaret örgütleri birer birer devlet kanalları üzerinden canlarını sıkan helâl konusuna bir hâl çare bulunmasıyla ilgili baskılar yapmaya başladı.

Devletimizin kurumları bilhassa Ticaret Bakanlığı bu salvolarda yukarıda bahsettiğimiz “helâl de neymiş kardeşim” diyen azgın güruhun saldırı merkezine dönüştü. Bu azgın güruhun ağzında “yurtdışı ihracat”, “Türkiye’nin âli menfaatleri” gibi tamamen makyavelist, sinsice sadece kendi ajandalarını ve kendi menfaatleri öne alan ve tek amaçları “helâlin kendilerine uydurulması” konusunu hayata geçirmek için siyaseti ve devlet yönetimini kıskaca aldılar. Türkiye Cumhuriyetini kendi anayasasında geçen “laiklik” ilkesini inkâr ettirecek, din ile sorunlu geçmişini ve kendi laik devlet yapısını tamamen yok saydıracak şekilde “helâl sertifikalama” işine sokmayı başardılar.

İlk atılım, Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin Türk Standartları Enstitüsü (TSE) ‘ne helal sertifika verme yetkisi tanıyarak başladı. Helâl sertifikalama, helâl gıda konusunda hiçbir yetişmiş elemanları, bu konuda hiçbir fıkhi alt yapısı olmadığı halde bir celsede TSE’ye “sen artık helâl sertifikası vereceksin” denildi. TSE memurları gittikleri yerlerde ya cami imamlarını ya müftülüklerden hocaefendileri alıp gıda denetimlerine götürüp, cami imamlarına, müftülüklerdeki hocaefendilere şahit olarak evrak imzalatmak suretiyle helâl sertifikası vermeye başladılar. Hatta GİMDES’ten helâl sertifikalı firmalara gittiklerinde “GİMDES helâl sertifikası vermişse bizim için tamamdır” dedikleri defalarca firmalarımız tarafından iletildi.

TSE’nin helâl sertifika vermesi kendilerini “oldukları gibi” meşru kılmak isteyen bu güruhun üstünde umdukları sonucu vermedi, toplumun kabulune mazhar olamadı, verdikleri sertifikalar ihracatta istedikleri geri dönüşü alamadı. GİMDES’in firma sayısında TSE’nin helâl sertifikası vermesinden dolayı hiçbir azalma olmaz iken TSE’den sertifika alan firmalar ihracaat yapmak istediği zaman yine GİMDES’ten sertifika almak durumunda kaldılar.

TSE projesinden istedikleri olmayınca bu sefer Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) üzerinden “helal sertifikası veren kurumları denetlemek ve onlara şekil vermek” gibi bir mücadeleye giriştiler. Burada kurguyu değiştirerek, GİMDES’i diğer kurumlarla aynileştirme, “işte bak GİMDES’te TÜRKAK onaylı diğer akredite olmuş kurumların sertifikası ile aynı” diyerek önce aynileştirme sonra da “GİMDES’e gerek yok zaten şuradan da aynı sertifikayı alabilirsin” deme çalışmalarına GİMDES uymadı böylelikle kurdukları planlar boşa çıktı.

Bu kurumlarda çalışan mütedeyyin kardeşlerimiz defalarca GİMDES’i ziyaret ederek kendilerinin bu durumlardan derin üzüntü duyduklarını, kendilerinin de özel hayatlarında GİMDES’i takip ettiklerini ve GİMDES sertifikalı ürünler tüketmeye çalıştıklarını ama devlet memuru oldukları için bu vazifeleri yerine getirmek zorunda kaldıklarını beyan ettiler.

“Helal Akreditasyon Kurumu (HAK) kurumu nasıl oluştu?” TSE, TÜRKAK müdaheleleri ve devletin içindeki kadrolar arasındaki ihtilaflar ve çekişmeler sonrasında sıra Helal Akreditasyon Kurumuna (HAK) geldi. Helal Akreditasyon Kurumu’nun kuruluşu 2017’ye gidiyor. İlk kurulduğu esnada gönüllülük üzerine kurulan bir teşekkül yani ister HAK’a başvurup HAK onaylı helal sertifikalama kurumu olursunuz istemezseniz de tercih size kalmış denildi. HAK isminin markalaşması, firmaların ve kurumların gönüllülük esasıyla ilgili televizyon haberleri, gazete haberleri yaptırıldı. Bu süreç esnasında bizim müsbet yada menfi kendileriyle ilgili hiçbir beyanımız olmadı. En nihayetinde devletimiz bir kurum kurmuş ve bu konuyla ilgili gönüllülük esasıyla bir çalışma yürütüyor.

Çeşitli kanun düzenlemeleri geçirdikten sonra en son Haziran 2022’de yayınlanan bir kanun ile kendisinden onay almayan kurumlara, hangi kıstaslara göre, hangi kanunun hangi maddesine binaen uygulayacağı belli olmayan bir şekilde ceza kesme yetkisi verildi. Aynı kanun teklifiyle birlikte helâl kavramı tek – yegane – istisnasız – muhalefetsiz bir şekilde HAK’ın yönetimine verildi. Yani Türkiye Cumhuriyetinde “helâl” kavramının yegane sahibi Helal Akreditasyon Kurumudur ve herhangi bir kurum, şirket, oluşum, dernek, şahıs “Helâl” konusunda bir şey yapmaya kalkarsa HAK’tan izin, onay ve akreditasyon almak zorundadır almazsa da 1 Milyon TL’ye varan cezalara muhatap olacaktır.

Helal Akreditasyon Kurumu’nun kuruluşu İslam dininin bel kemiği olan “helâl” kavramıyla ilgili tek başına karar veren kurum olma hakkını iddia etmesine bakılarak “DİYANET” e bağlı bir kurumdur herhalde diye düşünülebilir. Halbuki HAK’ın kurum olarak “TİCARET BAKANLIĞINA” bağlı ve kendi varlığına meşruiyet sağlayan kanunlar ilginç bir şekilde “TÜRKİYE İHRACATÇILAR MECLİSİ (TİM)” düzenleyen kanunlar. TSE ve TÜRKAK hadiselerinde birebir şahit olduğumuz için aynı sürecin ve aynı azgın kitlenin son perdede ortaya koydukları bir çalışma olduğunu yoruma gerek dahi olmadı.

GİMDES kurumu olarak bizlerin, GİMDES ailesi olarak sizlerin 18 senedir, pamuklara sarıp, el emeği göz nuru baktığımız ve hiçbir halel bulaşmaması için kâr amacı gütmeden, en düşük sertifikalama ücretleri ile sürdürdüğümüz, elde edilen bir gelir olursa bunları üniversite projesi, irşad için konferans ve seminerler haline dönüştürüp, “yeter ki ümmetimiz, toplumumuz helal gıdaya rahat erişebilesin” diye mücadele ettiğimiz, uğrunda mahkemelerle, aleyhte yapılan propogandalarla uğraşarak bugüne kadar muhafazasına çalıştığımız kavram son noktada “TİCARETİN VE İHRACATIN BİR METASI” haline getirildi.

Dolayısıyla biz de bize Helal Akreditasyon Kurumu nedir ve kendileriyle ilgili ne düşünüyorsunuz diye sorulduğu zaman; Helal Akreditasyon Kurumu (www.hak.gov.tr) dünyadaki bütün devletlerde olduğu gibi kapitalizmi silah olarak kullanan para ve güç sahiplerinin, insanların tercihlerini, inançlarını hiçe sayan işadamlarının tamahından kurtulamamış, onların meşru gördükleriyle toplumun kıskaca alınabilmesinin Türkiye’deki tezahürüdür diyoruz.

GİMDES bu kurumla ilgili ne düşünüyor? GİMDES kurumsal olarak Helal Akreditasyon Kurumu (HAK) ile ilgili Türkiye Cumhuriyetinin herhangi bir devlet kurumuna olduğu gibi saygılıdır. Bununla birlikte Mayıs 2022’de Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu ve Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Cihat Sezal’nin hazırladığı “Türkiye İhracatçılar Meclisi İle İhracatçı Birliklerinin Kuruluş Ve Görevleri Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4441)” mecliste ceza maddelerine itiraz edilmesine rağmen özetle şu maddelerle yasalaşmıştır.

1. Türkiye’de “Helal kavramı” tamamen ve tek başına HAK’ın tahakkümü altına alınmıştır. Eğer bir gıdanın, kozmetiğin, hizmetin ne olursa olsun herhangi bir konunun Helalliğinden bahsedilmesi gerekiyorsa HAK tek başına ve yegane mesuldür ve onun izni, denetimi ve tahakkümü altına girilmeden “Helallikten” bahsedilemez.

2. HAK’tan icazet almayan bütün kurumlara 4 Hazirandan itibaren 100,000TL ile 1,000,000TL arasında değişen miktarlarda, neye göre ve hangi sıklıkta olduğu bilinmeyen miktarlarda ceza kesme yetkisi verilmiştir. Bu cezayı dayandırdıkları kanuni alt yapı ise yine Helal Gıda konusunda kullanmak için çıkarttıkları başka bir kanun maddesi olan “Haksız Rekabet” maddesine dayandırılmıştır.

Bu kanunun hamilerinden ve destekleyicisi olan TİM ise kendi üyelerini bu konuda hemen bilgilendirmeyi bir vazife olarak bilerek onların âli menfaatleri için bir an evvel HAK’tan akredite olmuş helal sertifikalama kurumlarından sertifika almaları için bu duyuruyu yayınlamışlardır. https://tim.org.tr/tr/duyurular-helal-akreditasyon-hk

Sorularımız:

1. Ticaretin “Helâl” kavramına hükmettiği nerede görülmüştür? 18 senelik GİMDES geçmişimiz bize tek bir şey gösterdiyse. O da ticaretin, paranın ve sermayenin bu tür kavramlardan hiç hoşlanmadığı, kolayını bulduğu her noktada yanlış yollara saptığıdır. İhracatçılar Meclisini düzenleyen kanunda, Ticaret Bakanlığı uhdesinde kurulmuş bir kurum Müslümanların her kesimini ilgilendiren Helâl kavramına hükmedecek ve neyin helâl neyin helâl olmadığıyla ilgili yegane karar verici olacak. Bunun tehlikesini görebiliyor musunuz?

2. Helâl kavramı toplumumuzun gündemine girdiğinden beri aşağılamak, küçümsemek, bozmak ve sündürmek için yapmadıkları kalmamış ticaret erbabının bulunduğu ülkede, daha kesimhanelerde “dana eti mi”, “at eti mi”, “domuz eti mi” olduğunu denetlemekte zorlanan kurum, örgüt ve kişilerin bir kavramı tek başına zimmetine almaya kalkması ve bunun üzerinden “siz daha bekleyin, milyonlarca TL ceza keseceğiz, sizi bitireceğiz” gibi haddinin kat ve kat fevkinde ifadelere varacak kadar beyanlarda bulunmak nasıl bir vebaldir?

3. Mevzusu Ticaret olan (Ticaret Bakanlığı), ana hedefi İhracat olan (Türkiye İhracatçılar Meclisi) üzerinden Helâl Gıda, Helâl Tarım, Helâl Et, Helâl İlaç, Helâl Kozmetik, Helâl Takviye Gıdalar (Supplementler), Helâl Temizlik Malzemeleri gibi bir çok alt başlıkta beyan edebileceğimiz ve bir sürü bakanlığı ve kurumları etkileyecek maddeleri tek başlarına yönetebileceğine ve yönlendirebileceğine hükmetmek ve Türkiye’de yaşayan müslümanlara rağmen kendilerinin tek başlarına hükmedebileceğine nasıl kanaat getirmişlerdir?

4. Anayasanın Laiklik maddesi değiştirilemez hüküm olarak dururken, “Helâl” gibi bir kavramı hangi kanun ve yetkiye dayanarak anayasasına muhalefet ederek devletin kurumuna zimmetlemişlerdir?

4 Haziran’da HAK’ın ceza kesip kendisini cebir ile meşru kılmaya çalışmasına ne diyorsunuz?

GİMDES olarak kurulduğumuzdan itibaren verdiğimiz helâl ve tayyib sertifikalarımızı “ihracaata yönelik verdiğimizi” yüzlerce kez beyan ettik. Hatta geçtiğimiz senelerde, Türkiye İhracatçılar Meclisinden ihracata katkılarımızdan dolayı defalarca plak ve ödüller aldık.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tabii ki GİMDES’e bu plaket ve ödülleri kara kaşımıza – kara gözümüze vermedi. GİMDES kurulduğu 2005 yılından itibaren Dünya çapındaki bütün muteber helal sertifikalama kurumlarıyla işbirliği yürüttü. Dünya Helal Konseyi (World Halal Council) üyeliğiyle birlikte üye kurumlarla olan karşılıklı akreditasyonlarımız oluştu. Bu süreçte en önemlisi GİMDES’in helal sertifikasının marka kalitesi ve bunun yegane sebebi olan GİMDES’in helal sertifikalama süreçlerinde İslam Fıkhının dışına çıkmama ahdi ve mücadelesi GİMDES’in dünyada adının kendisinden çok daha büyük ve etkin hale gelmesini sağladı. Dünya çapında faaliyet gösteren bu kurumlar, Türkiye’ye gelerek GİMDES’i yerinde denetlediler, birlikte denetimlere çıktılar, oluşturduğumuz bütün dökümanları incelediler. Elde ettiğimiz bu tanınırlığı gururla ve memnuniyetle Vatanımız, Milletimiz ve Ümmetimiz için anlamlı bir çıktıya dönüştürerek Dünya’ya ihracat yapmak isteyen firmalarımızı helâl sertifikası alacak şartlara ve yetkinliğe getirerek kazandık. Yetkinliğe getirdik diyoruz çünkü Türkiye’de GİMDES faaliyet gösterene kadar firmalarımız ürünlerinin nasıl helâl ve tayyib olabileceğini bilmiyorlardı. Bizim belirlediğimiz çerçeveleri kendi üretim sistemlerine tatbik ederek bu standartlara uyumlu üretim yapar hale geldiler. GİMDES’in sertifikası olmadığında ihracat yapılamayacak ülkelere sırf GİMDES Helâl ve Tayyib Sertifikası olduğu için firmalarımız milyarlarca dolar ihracaat yapabilir hale geldi.

Geldiğimiz son durumda ise, Türkiye İhracatçılar Meclisinini düzenleyen kanunlar üzerinden cebren helâl kavramına el koymak suretiyle, Türkiye’nin başkanlığı esnasında, İslam İşbirliği Teşkilatı’na bağlı SMIIC standart belirleme kurumu üzerinden helal standartları olarak kayıtlara geçen, Türkiye’deki ticaret ehlinin tazyikiyle “defakto helal standartı” haline getirilen kavramı “helâl” olarak önümüze getirilmesini kabul etmiyoruz.

GİMDES’in yıllar içinde özenle, fıkıh hocalarımızla, sahadaki profesyonel ekibimizle teker teker istişarelerle oluşturduğumuz Helâl Sertifikası standartları önümüzde dururken, ticaretin – ihracatçıların – endüstri diye bize yüz yıldır yedirilmeye çalışılanların bir standartlar manzumesi şeklinde bize zorla yedirilmesini kabul etmiyoruz.

Altta örnek olarak sunmaya çalıştığımız çerçevede bir iletişimi tahayyül etmenizi, bunun günümüzde veya günümüz siyasi koşullarının 20 sene sonra gelebileceği noktaları hayal edip, gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini değerlendirelim.

“Yatırımımızı Avrupadan aldığımız şu makine teknolojisine göre yaptık, şu kadar kredi çektik, bu makineler Avrupada üretilen şu tür hammaddelerle çalışıyor. Avrupaya şu kadar müslüman bir güruh var eğer helal sertifikası alırsak Avrupa’ya şu kadar ihracat yaparız, müslüman ülkelere şu kadar dolar ihracat yaparız. Ama bir sıkıntımız var. Helâl gıda standartında bize zorluk çıkartan şu maddeler var. Şu hocamızla istişare ettik ve kendileri bunun kabul edilebileceğini, dinen hiçbir sorun olmadığını söyledi. Bu maddeleri değiştirin de ürünlerimize helâl sertifikası alalım.”

Böyle bir konuşma Türkiye’de vuku bulur mu? Eğer doğru adamlar, doğru noktalara gerekli baskıları uygularsa bu esneklikler elde edilir mi? Bundan önce bu esneklikler müslümanların olmazsa olmazı denilen para, aile, sağlık, evlilik vb konularda elde edilebilmiş midir?

Türkiye’de ve Dünya’da GİMDES’in helal sertifika verdiği ürünlere nasıl bir etkisi olacak? GİMDES irşad, ihya ve ihracata yönelik sertifikalamasına ilk gün ki gibi devam ediyor. Firmalarımıza yapılan gerek telefon açarak, gerek yazılı yapılan tehditler, Helal Dünya Marketlerimize açıktan yapılan sözlü tehditler bizi hiçbir şekilde Allah’ın rızasını kazanmak için çıktığımız bu yoldan geri döndürmüyor.

Dün TSE’de, TÜRKAK’ta olduğu gibi bugün HAK ile Helâl kavramını TİCARETİN tahakkümüne ve tekeline alınması için mücadele veren, devletin içinde bununla ilgili ajandaları olan kişilere de hatırlatıyoruz: Tarihimiz birileri tarafından kullanılan, kullanılıp vazifesini yerine getirdikten sonra kenara atılan, sonradan bu durumu anlayan ve büyük pişmanlık duyan yüzbinlerce insanlardan mevcuttur. Davanız gerçekten hak ise ve bu davanın geçerliliğinin tarih önünde haklılığına inanıyorsanız, GİMDES’in kuruluşundan itibaren yaptığı gibi hak manada yapacağınız faaliyetlerle kurumunuza meşruiyet kazandırın, kullandığınız standartlarınızla ve takvanızla bu yarışa katılın.

HAK olduğunuzu hatta “helâl” kavramının tek sahibi olduğunuzu iddia ediyorsanız bunu meşruiyetinizi cebirsiz, cezasız, devletin içine nüfuz etmeye çalışan bulanık ilişkileri üzerinden, mahkemeler üzerinden yapmayın. Müslümanların el emeği göz nuruyla bir noktaya getirdiği kurumlar üzerinde MİLYON TL’lik parmaklar sallamayın. Kendi kurumunuzun logosunu gören müslümanlarda ferahlığı oluşturun. İnsanlarımız, “Helal Akreditasyon Kurumu” dendiği zaman, logonuzu gördüğü zaman muhabbet duysun, hüsn-ü zan beslesin, uyguladığınız standartlara inansın, uygulayış şeklinize itibar etsin. GİMDES 18 senedir işte bu üstte yazdıklarımızı yaptı. Madem helâl kavramını tekelinize almak istiyorsunuz. Buyrun, meydana çıkın ve Ticaretin tahakkümünden çıkarak bu faaliyetleri siz de yürütün.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.